Nurseli Gözüaçık yazdı

Özneler ve Sonuçlar


Lafazanlığı bir kenara bırakalım. Koşulları nesnel olarak ele almamak; mızmızlanıp kenara çekilmek ve alkışçılık arasında mekik dokutur. Bizim böyle hedefsiz, ziyan bir vaktimiz olamaz. <p>&ldquo;Kıyamet dedikleri ha koptu ha kopacak!&rdquo;</p> <p>Belki ezgisiyle aklınızda canlanıyordur.</p> <p>Devamı geliyor: &ldquo;Yoksuldan halktan yana bir d&uuml;nya kurulacak&rdquo;</p> <p>İnsanı coşkulandırıyor, evet olacak dedirtiyor.</p> <p>Dedirtiyor ama nasıl olacak, kim kuracak sorusu takılıyor peşine. Soruna da geliyoruz b&ouml;ylece. Bu &ouml;znesiz &ccedil;ocuksu coşkuya. Kuruluşlar hep kendinden bağımsız, &ouml;zne hep &ldquo;onlar&rdquo;.</p> <p>&nbsp;</p> <p>&Ouml;rg&uuml;tlenmenin &ouml;nemli bir kavram olarak kaldığı ama uygulanamadığı uzun yılların ardından &ccedil;&ouml;lde kalmış gibiyiz. &Ccedil;oğu grup; d&uuml;nyada iş&ccedil;i sınıfı hareketinin tarihini, kurulabilmiş bir iş&ccedil;i iktidarını ve t&uuml;m deneyimleri bir kenara bırakarak seyrediyor her gelişmeyi. D&uuml;n&uuml;m&uuml;z yok, yarınımız yok. Bir tek bug&uuml;n&uuml;m&uuml;z var. B&ouml;yle bir konumda durunca; kalıcı, ilerletilebilir, yenilenebilir &ouml;rg&uuml;tlere gerek olmuyor. Ardımızdan gelecek kuşaklara da bir birikim bırakma ihtiyacı ortadan kalkıyor. Plansız, programsız, uzun vadeli hedefler olmadan bir &ouml;m&uuml;r ge&ccedil;iyor. &ldquo;Anı yaşa&rdquo; mottosu bu arkadaşlar i&ccedil;in bi&ccedil;ilmiş kaftan. Hal b&ouml;yleyken bug&uuml;n&uuml; bahsettiğim o &ccedil;ocuksu coşkuyla yaşamak ka&ccedil;ınılmaz bir hale geliyor.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Sendikanın adını duymamış gen&ccedil; iş&ccedil;iler ordusu, sendikasız milyonlarca iş&ccedil;i, patron sendikalarının elinde can &ccedil;ekişen ve bir adım ileri gidemeyen iş yerleri. Bir de mirasyediler var. Elde avu&ccedil;ta ne kadar &ouml;rg&uuml;tl&uuml;l&uuml;k varsa hepsini yemiş yutmuş. Sendikalar k&ouml;hnemiş, eski sendikacılar s&ouml;zde şanlı r&uuml;tbesiyle gezerken ayak bastıkları her yeri &ccedil;&ouml;kertmiş. Buradan bakınca tablo pek i&ccedil; a&ccedil;ıcı değil. Yenilgiler kazanımlardan fazla. Ders &ccedil;ıkarma oranı %0,001&rsquo;e yakın. Anı buradan yaşayınca herkesin morali bozuluyor. O y&uuml;zden kıpır kıpır bir şeyler lazım: İş&ccedil;iler eylemde-alkış, iş&ccedil;iler zam istiyor-alkış, iş&ccedil;iler konuşuyor-alkış. Bir direniş başlıyor ve bitiyor. Sıradaki&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>M&uuml;cadelelerin &ouml;ncesi ve &ouml;zellikle de sonrası hi&ccedil; g&uuml;ndeme gelmiyor. Sonu&ccedil;larını duyamıyoruz, g&ouml;remiyoruz, inceleyemiyoruz. Bahsettiğim; bir iş&ccedil;i topluluğunun m&uuml;cadelesi nihayetinde patrondan haklarını s&ouml;ke s&ouml;ke alması ve bunun kamuoyuna ilan edilmesi değil. Kaldı ki b&ouml;ylesi bir sonucun daha doğrusu sonu&ccedil;suzluğun bile &uuml;zerinin &ouml;rt&uuml;ld&uuml;ğ&uuml; oluyor. Ancak esas mesele; o direniş&ccedil;i iş&ccedil;iler nereye gittiler? O iş yerinde &ouml;rg&uuml;tlenmenin ileri adımları ne oldu? İş&ccedil;iler kendi &ouml;rg&uuml;tlerini nasıl y&ouml;netiyorlar? Deneyimlerini bir başka iş&ccedil;i topluluğuna aktarıyor mu?</p> <p>&nbsp;</p> <p>Anı yaşayanlar bu soruların cevabını merak etmiyor. Peşine de d&uuml;şm&uuml;yor. Bu soruların yanıtını &uuml;retmek zaman, emek, fikir istiyor. Peki neden bu &ccedil;aba harcanmıyor? Yanıt i&ccedil;in başa d&ouml;neceğiz: &Ouml;zne sorununa. İş&ccedil;iler siyasetin merkezinde, değiştirici bir g&uuml;&ccedil; olarak g&ouml;r&uuml;lm&uuml;yor. Kendini, &ouml;rg&uuml;t&uuml;n&uuml; ise ne iş&ccedil;ileri d&ouml;n&uuml;şt&uuml;recek ne de bu d&uuml;nyayı değiştirecek konumda g&ouml;remiyor. E kim kuracak bu yoksuldan halktan yana d&uuml;nyayı?</p> <p>&nbsp;</p> <p>Lafazanlığı bir kenara bırakalım. Koşulları nesnel olarak ele almamak; mızmızlanıp kenara &ccedil;ekilmek ve alkış&ccedil;ılık arasında mekik dokutur. Bizim b&ouml;yle hedefsiz, ziyan bir vaktimiz olamaz.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Var olduğumuz her yerde, t&uuml;m m&uuml;cadeleleri &ouml;rnek olabilecek bir sonu&ccedil;landırma &ccedil;abası i&ccedil;inde olmalıyız. Kendinden m&uuml;nferit olaylar, umudu değil umutsuzluğu besliyor. Yenilmeye de varız ama yenmeye, kazanmaya en &ccedil;ok ihtiyacımız olan zamandayız.</p>